Altınoluk Dergisi, 2024-Ocak, Sayı: 455
Yaratılmışlar içinde yüce Rabbimizin en sevgili kulu şüphesiz Rasûl-i Kibriyâ sallâllâhu aleyhi ve sellemdir. Rahmet Peygamberi sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimize câhiliye toplumu içinde yaşadığı on yıl boyunca o toplumdan en ufak bir câhiliye özelliği bulaşmadığı gibi o insanların takdir ve hayranlığı ile karşılanmıştır. Ne var ki Zât-ı Risâletleri ilahî vahiyle topluma nübüvvetini beyan edince hem inkâr hem de katlanması çok güç düşmanlıklarla karşılaşmıştır.
Habibini özel bir risâletle seçen Rab Teâlâ bir türlü bitmez gibi görünen acımasız düşmanlıklara karşı Rasûlünü devamlı teselli buyurarak gelecekle ilgili müjdeler vermiştir. “(Ey habibim!) Muhakkak biz sana Kevser’i (cennette bir nehir, çok büyük ve yüce bir hayır, ümmetin çokluğu, ümmet içinde âlimlerin çokluğu, zürriyetinin çokluğu gibi nice hayırları) verdik. O halde namaz kıl, kurban kes! Doğrusu sana buğz eden, soyu kesik olanın ta kendisidir.” (Kevser 1-3) buyruğu O’na düşman olanların biteceğini, sevgili Habibine lütfedilen bu hayrın ebedî olacağını müjdelemektedir.
Geçmiş bütün peygamberlere ve onlara inananlara hep düşmanlıklar yapılsa da sonunda inananlar hep gâlip, münkirler ise ya ilahî azap ile helâk edilmiş veya acı mağlubiyetlere uğramışlardır. En güzel akıbet takva ehline aittir. Yüce Rabbimiz âyet-i kerimelerle hem sevgili Rasûlü Efendimize hem de O’na iman eden müminlere ilahî vaadlerini beyan etmiş ve asla ümitsizliğe düşülmemesini telkin buyurmuştur.
Hazreti Ömer radıyallahu anh efendimiz buyuruyorlar ki;
Mekke’nin zulüm ve baskılarının en yoğun olduğu günlerde: “O topluluk yakında hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.” (Kamer, 45) ayet-i celilesi nazil olmuştu. Ben o zaman yaşadığımız zor günlere bakarak kendi kendime “Acaba hangi cemaat bozguna uğrayacak, kime galebe çalınacak?” demiştim. Sonra Mekke günleri bitip Medine’ye hicret ettik. Bedir günü gelip de Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem çadırından bu ayeti okuyarak çıkınca yıllar önce hezimete uğrayacağı bildirilen topluluğun Mekke müşrikleri olduğunu anladım. Âyet-i kerimenin tefsirini de o gün öğrendim.” (İbn-i Sa’d, II, 25)
İnsanlık tarihi boyunca Cenâb-ı Hak bizzat seçip gönderdiği bütün elçileri ve onlara inananlar için dünyada zafer ahirette de büyük mükâfatlar vaad etmiştir.
“Şüphesiz peygamberlerimize ve onlara iman edenlere hem dünya hayatında hem de şâhidlerin şâhidlik edecekleri günde yardım ederiz.
O gün zalimlere özür dilemeleri hiçbir fayda sağlamaz. Artık lânet de onlarındır, kötü yurt da onlarındır.
Andolsun ki biz Musa’ya hidayet verdik ve İsrailoğullarına, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olan Kitab’ı miras bıraktık. (Rasûlüm!) Şimdi sabret, çünkü Allah’ın vaadi gerçektir. Günahının bağışlanmasını dile. Akşam sabah Rabbini hamd ile tesbih et!” (Mümin, 51-55)
“İman edenler hâlâ bilmediler mi ki Allah dileseydi bütün insanları hidayete eriştirirdi. Allah’ın vaadi gelinceye kadar inkâr edenlere yaptıklarından dolayı ansızın büyük bir bela gelmeye devam edecek ve o bela evlerinin yakınına inecek. Allah, vaadinden asla dönmez.” (Ra’d, 31)