Twitter Instagram YouTube Facebook WhatsApp Telegram
    Twitter Instagram YouTube Facebook WhatsApp Telegram
    Abdullah SertAbdullah Sert
    • Ana Sayfa
    • Hayatı
    • Sohbetleri
      • Görüntülü Sohbetleri
        • Yıllara Göre
          • 2025 Sohbetleri
          • 2024 Sohbetleri
          • 2023 Sohbetleri
          • 2022 Sohbetleri
          • 2021 Sohbetleri
          • 2020 Sohbetleri
        • Konularına Göre
          • Esmâ-ül Hüsnâ Şerhi
          • Muhammed Esad Erbili Hazretleri’nin Mektubatı
          • Muhammed Esad Erbili Hazretleri’nin Divan-ı Esad Eseri
          • Rûhu’l Beyân’dan Nükteler
          • Şifa-i Şerif Okumaları
          • Hüdayi Sohbetleri
          • İslam Kahramanları
          • İrfani Gelişim Seminerleri
          • Tüm Kısa Videolar
          • Muhtelif Sohbetler
      • Sesli Sohbetleri
    • Eserleri
    • Makaleleri
    • Mülakatları
    • İletişim
    Twitter Instagram YouTube Facebook WhatsApp Telegram
    Abdullah SertAbdullah Sert
    Ana Sayfa»Makaleleri»Kurban Hakk’a Kurbiyyet, Kullardan Dua Vesilesidir

    Kurban Hakk’a Kurbiyyet, Kullardan Dua Vesilesidir

    1 Haziran 2025

    Altınoluk Dergisi, 2025 Haziran, Sayı: 472

    Yüce Rabbimizin, insanlık için seçtiği, Son Nebisi ile kemâle erdirip tamamladığı İslam, öncelikle inanç esaslarını, sonra da ibâdet hayatı başta olmak üzere, bütün insânî ilişkileri ve ahlâkî esasları tanzim eder. İslam’ın bütün bu alanları tanzim ederken dayandığı iki ana kaynak vardır: Bu kaynakların birincisi Kur’ân-ı azîmü’ş-şan, diğeri de vahyin mazharı ve bizzat uygulayıcısı, hayatın her alanında emsalsiz bir örnek olan Rasûl-i Kibriya Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem’dir

    Kitab-ı mübînimiz, Kur’ân-ı azîmü’ş-şan’da emredilen ibâdetlerin ne zaman ve nasıl îfa edileceğini, Ümmet-i Muhammed ancak Allah Rasûlü’ne uyarak gerçekleştirebilir. Bütün ibâdetlerimizin şeklî şartlarının ötesinde her birinin insanı ulaştıracağı bir hikmet yönü bulunmaktadır. Namaz insanı kötülüklerden uzaklaştırıp, Hakk’a yakınlaşmaya, Oruç, insanı takvâ olarak ifâde edilen ilâhî hududlara dikkat hassasiyetine, zekât, İslâm toplumunun kalpler arası muhabbet bağına ve insanı cimrilik illetinden kurtarmaya bir vesîledir.

    İbadetler içinde farklı bir vechesi olan kurban da yine kan akıtmaktan ötede mü’minler olarak Rabbimize itaat, teslimiyet ve rağbetimizi arz etmeye vesiledir.

    Hazret-i Âdem’in oğlu Kâbil’in gönülsüz takdim ettiği kurban kabul edilmeyince kıskançlığa kapılarak kardeşine “Andolsun seni öldüreceğim” demişti. Hâbil ise ona “Allah ancak takvâ sahiblerinden kabul eder.” (Mâide, 27) diyerek cevap vermişti. Bu kurban ile takvâ arasında sıkı bir bağ bulunduğunu göstermektedir. Kurbanı ancak takvâ ehli kimseler gönül huzuru ile kesebilir.

    “Allah’a kestiğiniz kurbanların ne etleri ne de kanları ulaşır. O’na ancak sizin takvânız ulaşır.” (Hac, 37) âyeti ise, kurban kesmek, kan akıtmakla ilgili olarak her türlü nefsî ve indî mülâhazaları giderecek bir hikmet beyânıdır.

    İmamü’l-Enbiya, -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in bütün alanlarda olduğu gibi gerek Kurban Bayramı ile ilgili gerekse bizzat kurbanla ilgili uygulamaları biz ümmeti için müşahhas örnekler ihtivâ eder.

    Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) şöyle anlatır:

    Rasûlullah (s.a.v.) Kurban ve Ramazan Bayramı günleri namazgâha çıkar ve evvelâ namazla işe başlardı. Namazı kılıp selâm verdiğinde ayağa kalkarak cemaate dönerdi. Cemaat namaz kıldıkları yerde otururdu. Eğer herhangi bir yere müfreze gönderme ihtiyacı olursa onu cemaate söyler veya bundan başka yapılacak bir iş olursa onu kendilerine emrederdi. Hutbe esnâsında:

    “-Sadaka verin, sadaka verin, sadaka verin!” buyururdu.

    En ziyâde sadaka verenler de kadınlar olurdu. Ondan sonra Rasûlullah (s.a.v.) namazgâhtan ayrılırdı. (Müslim, Iydeyn, 9)

    Rasûlullah Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- Veda Haccı’nda kurban kesilen yere gittiler, -63 yıllık ömrünün her senesini düşünerek- bizzat kendi elleri ile 63 deve kestiler. Sonra bıçağı Hazret-i Ali Efendimiz’e verip 37 deveyi de ona kestirdiler. Zira Efendimiz, kurban için ayrılan 100 deveye Hz. Ali’yi de ortak etmişlerdi. Sonra her deveden alınıp pişirilen parçaları ashabı ile birlikte yediler.

    Ümmetine çok düşkün olan Rahmet Peygamberi Efendimizin, hep ümmetini düşünür ve her fırsatta onları anmasının farklı bir tezahürünü O -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in kurban kesme uygulamasında görüyoruz.

    Yine Câbir (r.a.) şöyle anlatır:

    “Bir Kurban Bayramı’nda, Allah Rasûlü (s.a.v.) ile musallâda/namazgâhta hazır bulundum. Hutbesini tamamlayınca minberinden indi. Kurbanlık bir koç getirildi. Rasûlullah (s.a.v.) onu kendi eliyle kesti. Keserken de şöyle buyurdu:

    “Bismillahi vallâhu ekber. Bu, benim adıma ve ümmetimden kurban kesemeyenler adınadır!” (Tirmizî, Edâhî, 20/1521)

    Tabii ki, bu hadislerin ifade ettiği hüküm, Allah Rasûlü’ne hastır. Bizim kestiğimiz bir kurban birden fazla kişinin yerine geçmez. Bu rivâyetlerde Fahr-i Kâinât Efendimiz’in ümmetine ne kadar düşkün olduğu görülmektedir.

    Kestiği kurban için ümmeti adına bir niyet taşıyan bu merhamet anlayışına bir vefâ ve mukabele olarak, Hazret-i Ali -kerremallâhu vecheh- Efendimiz de iki koç kurban ederken görülmüş, niçin böyle yaptığı sorulunca da:

    -Rasûlullah bana (vefatından sonra) kendisi için de kurban kesmemi vasiyet buyurmuştu. Bunlardan birini O’nun adına kesiyorum, bunu da hiçbir zaman terk etmeyeceğim.” diye cevap vermişti. (Ebû Davud, Edâhî)

    Kurbanda asıl olan, Hakk’a tâzim ve teslimiyettir. Ancak kesilen kurbanlar vesilesi ile de toplumdaki ihtiyaçların giderilmesi de önemlidir. Kurbanların etlerinden, sahibinin faydalanması câiz olmakla birlikte, onun ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması takvâya daha uygun bir davranıştır. Zira cemiyet içinde ihtiyaç olduğunda kurban etlerinin bir an evvel infâk edilmesi teşvik edilmiştir. Bir defâsında Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) (bayram hutbesinde):

    “-Sizden kim kurban keserse, bayramın üçüncü gününden sonra evinde kurban etinden bir şey kalmasın!” buyurmuşlardı.

    Ertesi sene gelince sahâbîler:

    “-Yâ Rasûlallâh! Yine geçen sene yaptığımız gibi mi yapalım?” diye sordular.

    Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle cevap verdiler:

    “Bu sene kendiniz yiyiniz, başkalarına yediriniz. Geçen sene insanlar geçim sıkıntısı çekiyorlardı. Bu sebeple onlara bu hususta yardımcı olmanızı istemiştim.” (Buhârî, Edâhî, 16)

    Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.)’in bu güzel uygulaması günümüzdeki Müslümanların ihtiyaçları düşünüldüğünde, her birimiz için ebedî bir ölçü ortaya koymaktadır.

    Ferdî ve ictimai birtakım musîbetler durumunda bu musîbetlerin zâil olması için vesîle kılınan hususlardan biri istiğfâr, bir diğeri de maddî infaklar ve Allah için nâfile kurbanların kesilmesidir. Bu yönüyle vâcip olan kurbanlar İslâmî bir hassasiyetle yerine getirilmeli ve Rabbimize karşı ta’zim ve teslimiyetin bir ifâdesi olarak muhafaza edilmelidir. Kurbanlarımız aynı zamanda bizleri takvâya ulaştıracak ve dünya genelinde umumi kardeşlik duygularının gelişmesine vesile olacaktır.

    Paylaş Facebook Twitter Email Telegram WhatsApp
    SON EKLENEN YAZILAR

    Kurban Hakk’a Kurbiyyet, Kullardan Dua Vesilesidir

    1 Haziran 2025

    Fertleri Diri Aile Hayatı Diri Bir Toplum

    1 Mayıs 2025

    Şükreden Bir Kul Olmayayım mı?

    2 Nisan 2025
    SON EKLENEN VİDEOLAR

    Peygamber’e İtâat Etmek, Allah’a İtâat Etmektir (Şifâ-i Şerîf Okumaları 85)

    30 Mayıs 2025

    Peygamber Efendimiz’e Îmân ve İtaat Etmenin Farz Oluşu (Şifâ-i Şerîf Okumaları 84)

    22 Mayıs 2025

    Sabır ve Metânet

    17 Mayıs 2025

    Ehl-i Kitap Bilginlerinin, Peygamberimiz’i Haber Vermesi (Şifâ-i Şerîf Okumaları 83)

    15 Mayıs 2025

    Kanaat ve İstiğnâ

    10 Mayıs 2025
    Twitter Instagram YouTube Facebook
    © Abdullah Sert | Her hakkı mahfuzdur.

    Yukarıya yazın ve aramak için Enter tuşuna basın. İptal etmek için Esc tuşuna basın.