Altınoluk Dergisi, 2020– Haziran, Sayı: 412
Yüce Allah sonsuz kudret ve irâdesi ile, insanı en güzel şekle koyup, en güzel biçimde yaratmış ve ilâhi bir denge ile akıl, fikir ve kudreti kabûl etmeye kâbiliyetli kılıp, bu şekilde diğer canlılara hâkim kılmış ve böylece onu bu âlemdeki diğer varlıkların ulaşamadığı bir olgunluk derecesine çıkarmıştır. (İnfitâr, 7-8)
İnsan, fıtrat olarak ifâde edilen, bu maddi/cismî mükemmeliyeti ile birlikte, o cisme yüklenen ilâhi nefhayı yani elest bezmi olarak ifâde edilen ruhlar âlemindeki “Sen bizim Rabbimizsin” ikrarını bir ömür korumak ve bu yolda ödenmesi gereken her bedeli ödeyerek Rabbin huzuruna yaratıldığı (fıtrat) üzere ruh ve cesedi ile tertemiz gitmekle sorumludur.
İnsana, fıtratını koruyabilmesi için bir başka ikramda daha bulunulmuştur ki, o da peygamberler ve o peygamberlere vahyedilen ilâhi ölçülerle insana nasıl yaşayacağının programının bizzat Hak Teâlâ tarafından bildirilmesidir. “Andolsun, Allah mü’minlere kendi içlerinden
– onlara âyetlerini okuyan,
– onları arıtıp tertemiz yapan,
– onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lutufta bulunmuştur. Hâlbuki onlar daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Âl-i İmrân, 164)
Rabbimiz bu büyük nîmeti mü’minlere hatırlatırken, bu nîmetin farkında olarak O Rasûle tam bir icâbeti / O’nun her davetine kulak verip tam bir teslimiyet ve gönül hoşluğu ile O’na tâbi olmayı da (Nisâ, 65) emir buyuruyor: “Ey îman edenler, size hayat verecek şeylerle sizi çağırdığında Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun. Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Bilin ki O’nun huzûrunda toplanacaksınız.” (Enfâl, 8/24)
Elmalı merhûm bu âyetin tefsîrinde ince bir noktaya temas eder ve der ki: “Dâvet birdir. Allâh’ın dâveti peygamberinden dile gelecek, Rasûlün dâveti de Allâh’ın dâvetinden başka bir şey olmayacaktır. ‘Size hayat verecek’ ifâdesi ise; sizin hayatınıza sebeb olacak, sizi bitki ve hayvan hâlinden çıkarıp insanlığın aday olduğu hür, mutlu bir hayata kavuşturacak, ebedî hayata sizi kendi irâdenizle yükseltecek bir ilim veya amel demektir. Peygamber buna dâvet için gönderilmiş, insana kulak, dil, akıl da bunun için verilmiştir. Peygamberden gelen her dâvete/çağrıya hemen kulak verin, ‘onu hayat hâline getirin.’ Canınız elinizden alınmadan, fırsat elinizde iken Allâh’ın Resûlü sizi ebedî hayata yükseltecek bilgi veya amellere dâvet ettiğinde hiç ihmal etmeden O’nun emrine seve seve koşunuz. Zîrâ başkasına değil, yalnızca Allâh’a toplanacaksınız ve amellerinizin mertebesine göre karşılığını bulacaksınız.”
Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem hem rûhî fıtratımızın hem de bedenî fıtratımızın Hakk’ın istediği şekilde korunmasında şüphesiz emsalsiz bir örnektir. O sallallâhu aleyhi ve sellem sadece insana açılan, insan için bir ufuk olan ilâhi vuslat yollarını gösterirken günlük yaşayışımızda basit gibi görülen ama ihmâl edildiğinde de fert ve toplum hayatının kalitesini düşüren hususlara da bizzat işâret buyurmuşlardır. “Bana güzel koku sevdirildi” buyururken, insan bedeninin nezâhet, zarâfet ve nezâfetine; aynı cümlede “Gözümün nûru namazdır” buyururken de rûhun mi’râcına işâretle, ruh ve beden âhengi içinde mükemmel bir mü’min olmanın temel esaslarını göstermişlerdir.
Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem’in insan fıtratında güzelliğin esasları olarak ifâde buyurdukları bir hadîs-i şerifleri vardır:
“Âişe -radıyallâhu anhâ-dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdular:
– “On şey fıtrat gereğidir: 1- Bıyıkları kırpmak, 2- Sakal bırakmak, 3- Misvak kullanmak, 4- Buruna su çekmek, 5- Tırnakları kesmek, 6- Parmak boğumlarını temizlemek, 7- Koltuk altlarını temizlemek, 8- Apış arasını temizlemek, 9- İstincâ yapmak, 10- Mazmaza (yani ağıza su vermek).”
Bu hadîs-i şerifte fıtrat yani yaratılış gereği olan on güzellik tanıtılmaktadır. Fıtrat; sünnet, peygamberlerin âdeti veya sünneti, bütün din ve şeriatların ortaklaşa benimsedikleri sünnet gibi mânalara gelmektedir. İnsan olarak yaratılmanın tabiî gerekleri gibi de anlaşılabilecek fıtratın muhtevası şüphesiz sadece bunlardan ibâret değildir.
On esasın her birinin sosyal ve sağlık yönleri elbette uzun uzun yazılabilir. Biz sadece birine işaretle iktifa edelim. Günümüzde bütün dünyayı saran salgın bir hastalığa karşı korunma tedbirleri anlatılırken, ekranlarda âdeta küçük çocuklara öğretilircesine ellerin nasıl yıkanacağı, ağız ve burnun nasıl temizleneceği, mikroplardan nasıl korunacağının tekrar tekrar özel görüntülerle hatırlatılması, insanlığın aslında ta’limât-ı nebevîye ne kadar da muhtaç olduğunu göstermiyor mu?
“Sevgilinin yaptığı her şey güzeldir” anlayışı ile O’ndan gelen dünya ve âhirete âit her tavsiyenin, her uygulamanın biz mü’minler için hayata, âhirette de şefaate vesîle olacağı unutulmamalıdır.