Altınoluk Dergisi, 1988 – Mayis, Sayı: 027, Sayfa: 006
“Oruç benim içindîr. Onun mükafatını ancak ben veririm.” (Hadîs-i Kudsî)
O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak fürkanı ve hidayet delili beyyineler halinde Kur’an onda indirildi. O’nun için sizden her kim bu ay şuhudda -yani hazarda-ise onda oruç tutsun.” (Bakara Suresi ayet: 185)
Ramazan kelimesi hakkında iki görüş vardır.
Mücahid’den rivayet edilen birinci görüşe göre, Ramazan, Allah’ın isimlerinden bir isimdir. “Ramazan ayı” demek “Allah’ın ayı” demektir ki bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur.
“Ramazan geldi, Ramazan gitti demeyiniz, Ramazan ayı geldi. Ramazan ayı gitti deyiniz. Çünkü Ramazan Allah’ın isimlerinden bir isimdir.” Mamafih Beyhakî bu hadise zayıf demiştir.
İkinci bir görüşe göre ise, Ramazan da, Receb ve Şaban gibi hususî bir aya verilen isimdir.
İmam Muhammed’in yukarıdaki birinci görüşten hareketle sadece Ramazan denilmesini mekruh saydığı rivayet edilmekte ise de, sadece Ramazan demekte bir kerahet yoktur.
Bu ismin ifade ettiği ma’nalara gelince:
1. İmam Halil’den naklolunduğuna göre, Ramazan, yaz sonunda, güz mevsiminin başında yağan ve yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur ma’nasınadır. Bu yağmurun yer yüzünü yıkadığı gibi Ramazan ayında da mü’minlerin günahları yıkanır ve kalbleri temizlenir.
2. Çoğunluğun görüşüne göre ise, Ramazan “ramaz” kelimesinden alınmıştır. “Ramaz” ise güneşin şiddetli sıcağından taşların kızması demektir. Bu manada Ramazan, kızgın yerde yalınayak yürüyerek yanmak demektir. Çünkü bu ayda açlık ve susuzluğun harareti çokça hissedilir veya orucun hararetiyle günahlar yakılır.
3. Kılıcın namlusunu veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için iki taş arasına koyup döğmektir.
4. Ramazan, ilahî isimlerden bir isim olarak oruç ayı, ilahî bir aydır.
Kısaca Ramazan, temizlik, yanmak ve keskinlik ma’nalarını taşır ve bunlardan maksat da, günahların yanması ve Allah’a ulaşmasıdır
Bir Hadis-i Şerifte:
“Başı rahmet, ortası afv ve bağışlanma, sonu da cehennem ateşinden kurtulmaktır, “diye ifade edilen Ramazan ayının en mübarek bir gecesi Kur’an’ın inmeye başladığı bir gece olmuştur. Mealinitakdim ettiğimiz ayet-i Kerime de Ramazan özellikle bu yönü ile anlatılmaktadır. Yani Ramazan ayı… Kur’an’ın inmeye başladığı bir ay…
Kur’an; Peygamberimiz Muhammed Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem’e hususî bir şekilde indirilip bize aynen nakledilen Allah’ın kelamıdır…
Kur’an-ı Kerîm, yirmi üç senede, ara ara peygamberimize indirildiği halde, bu ayet-i kerîmede Ramazan ayında indirildiğinin beyan edilmesinde üç ma’na vardır:
1. Kur’an, Ramazan ayının, Kadir gecesi denilen mübarek bir gecesinde, dünya semasına, Beyt-i ma’müra bir defada bir bütün olarak indirilmiş, daha sonra da 23 senede parça parça yeryüzüne indirilmiştir.
2. Kur’an bu ayda indirilmeye başladı demektir. Hıra mağarasında “Yaratan Rabbının adıyla oku” mealindeki ilk ayetin Peygamberimize inişi, Ramazan-ı Şerifin kadir gecesinde olmuştur.
Kadir gecesinde, Hıra mağarası, Ramazan’ın harareti ve gecenin tazyikatı, pek büyük lahütî inkişafların başlangıcı olmuş, ve o andan itibaren Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem’in yüce kadr ve risaleti, apaçık ayetler ve mucizelerle bütün varlığa ilan buyrulmuştur ki bunda:
Mübtelay-ı gam ‘a sor kim geceler kaç saat
diyecek gam ehline,
“Ey mü’minler! Sabr ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Muhakkak Allah sabredenlerle beraberdir” ayetiyle beyan edildiği gibi büyük müjdeler vardır. Bu suretle.
Gönül ehline, huzur-ı ilahîde kanlı gözyaşları döktüren nice ızdırablı gecelerin aslında büyük müjdelerin ve saadetlerin başlangıcı olduğunu ifade vardır.
İlahî bir hikmet olarak, saadet nurları, gündüzlerin parlak alınlarından çok, gecelerin kederli, mahzun gözyaşlarıyla sulanan yüzlerden doğar.
Çok gülenler, ağlamaya namzed olurken, ağlayanlar, hele Hak yolunda ağlayanlar gülmeyi hak ederler.
3. “Kur’an bu ayda inmiştir” demek, Kur’an’ın inmesiyle bu aya bir şeref vermektir. Gerçekten Kur’an-ı azîmü’ş-şanda bu mübarek aydan başka Allah tarafından öğülmüş bir başka ay yoktur.
Bu sebeple de orucun farz olması da bu aya tahsis edilmiştir.
Binaenaleyh, Siz mü’minlerden her kim bu mübarek ayda şahid ve hazır, yanı mukîm olursa bunda oruç tutsun…
Oruç, dinin en büyük esaslarından ve şeriatın en kuvvetli kanunlarındandır. Nefs-i emmare dediğimiz kötülüğe götüren nefs bu mücahede ile terbiye edilir. Fenalığa açılan hırslar bununla sakinleştirilir.
Hayatın lezzetini, iradenin kıymetini tattıran en güzel bir haslettir. Fakat insanoğluna, ilahî emirlerin en meşakkatlisi gibi görünür. Bunun için ilahî hikmet gereği önce namaz, sonra zekat, üçüncü olarak ta en zor olan oruç farz kılınmıştır. Aynı şekilde, İslam’ın esaslarını bildiren hadis-i şerifte de kolaydan zor olana doğru bu sıra takib edilerek “İslam, Allah’tan başka hiç bir ilah olmadığına şehadet, namazı kılmak, zekatı vermek, orucu tutmak ve Beyti haccetmek” buyrulmuştur.
Orucun farz kılınmasının asıl hikmeti ise ilahi emre teslîm olmak, kulluk zevkini tatmak, ve ruhu riya kirlerinden temizleyip, ihlası kuvvetlendirmek ve kendini bizzat ilahî korumaya tevdî etmek için nefisle mücahede etmektir. Nitekim Cenab-ı Allah bir hadis-i kudsîde:
-“Oruç benim içindir. Onun mükafatım ancak ben veririm.” buyurmuştur.” (1)Kısaca Ramazan; Kur’an ve oruç ayıdır. Bir taraftan oruçla nefsin kötü sıfatlarım yakıp, onu temizlerken diğer taraftan ilahî bir Nur olan Kur’an ile hayatımızı aydınlatmak için bize tanınmış büyük bir fırsattır.
1. Elmalılı Hamdi Yazır Hak Dini Kur’an Dili Sayfa 628-642 den özetle sadeleştirilmiştir.