Altınoluk Dergisi, 2020– Mart, Sayı: 409
İnsanlığın atası Âdem -aleyhisselâm’ın bir imtihan hikmetine binaen dünyaya indirilmesiyle birlikte, Cenâb-ı Hak yüce rahmetinin ayrı bir tecellisi olarak O’na ve O’nun zürriyetine bu yeni hayatlarında nasıl yaşayacaklarını da bizzat vahyetmiştir. “Şimdi cennetten hepiniz yeryüzüne inin, size yol göstericiliğim devam edecek. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa onlar için herhangi bir korku da yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir de” (el-Bakara, 38) âyet-i kerîmesi bu minvaldedir.
İnsanı bütün endişe ve korkulardan kurtaracak, Allâh’ın râzı olduğu bir hayat, ancak vahy-i ilâhîye muhatap peygamberlerin kutlu izlerini takiple mümkündür.
Tarih boyunca Hak Teâlâ’nın murad ettiği zamanda kendilerine peygamber gönderilen bütün kavimlere “Allâh’a itaat etmeleri, O’na karşı gelmekten sakınmaları ve gönderilen peygambere itaat etmeleri, o peygambere tâbi olmaları” (Bkz. Nûh 2-4, Tâhâ, 90) emredilmiştir.
Nebîler zincirinin son halkası Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Yüce Rabbimiz tarafından “Ümmeti için en güzel bir örnek olarak” (el-Ahzâb, 21) beyân edilmektedir.
Bir mü’min için Cenâb-ı Hakk’ın zâti muhabbetine vusûl ancak Allah Rasûlü’ne tam bir ittibâ yani akîdede, muamelede, ahlâkta hayatın her alanında O’na itaat edip tâbi olmakla mümkündür. (Bkz. Âl-i İmrân, 31) İtaat, genel manada peygamberin sözünü kabul, buyruğunu yerine getirmek, ittibâ ise O’ndan duyulan, O’ndan görülen, O’nun onayladığı her güzelliği aynen tatbik etmektir. Muhabbetin şartı da muvafakat ve uymaktır. Sahabe-i kiram efendilerimiz O’ndan duydukları her güzelliği aynen yaşamak suretiyle “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edep, 96) müjdesine nail olmuşlardır.
Sünnet-i Seniyye olarak ifade edilen nebevî hayat, hayatın bütün alanlarındaki Peygamber Efendimiz’in söz, fiil, sükût ve hâllerinden ibarettir. Bir mü’min hayatının her alanında ne kadar Sünnet-i Seniyye’ye uyabiliyorsa kalben ve fiilen Allah Rasûlü ile beraberliğin ve Hak Teâlâ’nın muhabbetini celbetmenin huzuru ile yaşayacaktır.
Bu yazı serimizde böyle bir huzurun izinde gündelik hayatta çok zaman ihmal edilen nebevî tavsiye ve uygulamaların bir kısmını madde madde tekrar gündemimize almaya gayret edeceğiz. Rabbimizden tevfîkini refik etmesini niyaz ederiz.
- Uykudan Uyanınca Hamd Et
Her sabah aslında yeniden bir doğuştur. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sabah uyanır uyanmaz ilk sözleri Allâh’a hamddir ki bu nihaî dönüş ve varışın yüce Mevlâ olacağını hatırlatmaktadır.
“Bizi öldürdükten sonra tekrar dirilten Allâh’a hamd olsun. Sonunda dönüş yine O’nadır.” (Buhârî, Deavât, 7)
Böyle bir idrâk, yeni güne bir mana yüklemektir. Bu şekilde uyanmakla bir taraftan bu yeni hayatı veren Yüce Rabbin farkında olmak, diğer taraftan da bu günün insana niçin verildiğini doğru okumak mümkün olur. Gün içinde hayatı, nihaî dönüş gününü unutmadan yaşama iradesini kuşanmak böyle bir başlangıcın bereketi olacaktır.
- Uyumadan Önce Abdestli Ol
Bütün bir günü kulluk şuuru ile Rabbini görür gibi bir titizlikle ihsan muhtevasında yaşayan bir mü’min Efendimiz’in tavsiyesine uygun olarak gece istirahatına çekilirken abdestli olmalıdır.
Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Berâ bin Âzib’e şöyle buyurmuştur:
“Yatağına varacağın zaman namaz abdesti gibi abdest al, sonra sağ tarafına yat.” (Buhârî, Vuduu, 75)
- İhlas ve Muavvizeteyn Sûrelerini Oku
Gün bitmiş ama endişeler, korkular henüz bitmemiş olabilir. Uyuyup uyanamamak da mümkündür. Bu sebeple insan günün son anlarını hem bir tevhid şuuruyla hem de her türlü endişeden, korkudan Rabbine sığınmakla tamamlamalıdır. Tıpkı Allah Rasûlü’nün buyurduğu gibi…
Hazret-i Aişe -radıyallâhu anhâ-şöyle anlatıyor:
“Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- her gece yatağına girdiği zaman avuçlarını birleştirir, sonra onlara üfler, onların içine İhlâs, Felak ve Nas sûrelerini okur sonra avuçlarıyla vücudundan ulaşabildiği yerleri meshederdi. Meshetmeye başından, yüzünden ve vücudunun ön tarafından başlardı. Bunu üç defa yapardı.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 14)
- Uyku Zamanı Tekbir Getir
Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- şöyle der: Hazret-i Fâtıma bir hizmetçi istediği zaman Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“Size hizmetçiden daha hayırlı bir şey öğreteyim mi? Yatağınıza girince veya yatağınızın başına gelince otuz dört kere tekbir (Allâhu Ekber) getirin, otuz üçer kere tesbih (Sübhânallah) ve hamd (Elhamdülillah) deyin. Bu sizin için hizmetçiden daha hayırlıdır.” (Buhârî, Deavât, 11)
- Uyku Arasında Uyanınca Duâ Et
Ubâde b. Sâmit -radıyallâhu anh- Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şöyle buyurduklarını nakleder:
“Kim uykudan uyanır da hemen zikre sarılır ve «lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. el-Hamdü lillah ve sübhânallah ve lâ ilâhe illallahu vallâhu ekber ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâh» der, sonra da «Allâh’ım beni mağfiret et» der veya başka duâ ederse kendisine icabet olunur. Eğer abdest alıp namaz kılarsa namazı kabul edilir.” (Buhârî, Teheccüd, 21)
Yukarıda zikredilen bütün bu nebevî tavsiyeleri uygulayabilmek için ortaya konacak gayretler, bizler için dünyevî ve uhrevî saadetlere vesile olacaktır.